KANLI TERÖR ÖRGÜTLERİ-3 (EL NUSRA CEPHESİ-TEVHİD SELAM-İBDA- C)

El Nusra Cephesi

EL NUSRA TERÖR ÖRGÜTÜ NE ZAMAN KURULDU?
       Selefi orijinli El Nusra Cephesi, Suriye'de Eylül 2011'de faaliyete geçse de Irak El Kaidesi sıfatıyla bu ülkedeki varlığı 2003'e dayanıyor. Babası Hafız Esad gibi Beşşar Esad de terör örgütlerini el altından destekleme politikasını izledi. Esad, ilk eylem yıllarında Irak'ta ABD'ye karşı savaşan Irak El Kaidesi'nin önde gelen destekçilerindendi. Suriye'de konuşlanmalarına, buradan adam devşirip maddi destek sağlamalarına ses çıkarmadı.
EL NUSRA NASIL ORTAYA ÇIKTI?
       Suriyeli El Kaidecilerin bir kısmı ABD çekildikten sonra da Irak'ta kaldı. İç savaş başlayınca, Irak El Kaidesi bu militanları, kendi militanlarıyla birlikte Suriye'ye gönderdi.
Ülkede Arap Baharı etkisiyle başlayan rejim karşıtı çatışmalar Irak El Kaidesi'ni harekete geçirdi. Esad'in operasyonundan kaçıp Irak'a sığınan Suriyeli El Kaideciler bir bir geri dönmeye, muhaliflerle saf tutmaya başladı. El Nusra'nın bugünkü lideri Ebu Muhammed El Culani de o savaşçılardan biriydi.
      Culani, çoğunu Irak cephesinden tanıdığı çekirdek kadrosunu (Şûra Meclisi) kısa zamanda şekillendirdi. Birkaç ay içinde Afgan El Kaidesi tarzında (takım, tabur, tugay) organize olan örgüt, rejime bağlı milislere yönelik eylemlere girişti.
EN AZ 5 BİN EĞİTİMLİ SAVAŞÇIYA SAHİP
       Örgütün ilk bir yılda 2-3 bin kişilik eylemci sayısı, özellikle kırsal alandaki hükümet birimleri ile askerî üslere düzenlediği etkili operasyonların ardından hızla arttı. Bugün 5-6 bin eğitimli savaşçının yanında, binlerce sempatizan timleri bulunuyor.

İSTİHBARAT BİRİMLERİ ÇOK GÜÇLÜ
       Yöneticilerle üst düzey komutanların ağırlığını yabancılar oluşturuyor. İstihbarat birimi çok güçlü. Suriye hükümeti ile ordusuna sızdığı düşünülüyor. Örgütün ana gövdesini Irak ve Ürdünlüler oluştursa da El Nusra'nın tabanında Kuzey Afrika ve Körfez ülkeleri ile Afganistan, Pakistan, Çeçenistan gibi gerilimli coğrafyalardan gelen radikal savaşçılar bulunuyor.

EL KAİDE TARZIYLA SALDIRIYOR
       El Nusra, Suriye muhalefetinin yüzde 2-3 gibi çok küçük bir kısmını oluştursa da kendine özgü, etkili saldırılarla öne çıktı. Özgür Suriye Ordusu'na bağlı gruplar daha çok cephe savaşını tercih ederken, El Nusra kırsalı ani kitle saldırılarıyla, şehirleri de intihar saldırıları ve bombalı araçlarla vuruyor.
Esad'in medya organları ile çalışanlarını, rejimin önde gelenlerini hedef alan planlı suikastlar imajını güçlendiriyor. Komutan ve eylemcilerinin cephe savaşı tecrübeleri olması, El Kaide ve üçüncü ülkeler üzerinden elde ettikleri ağır silahlar, grubun etkisini artırıyor.
EL KAİDE'YE BAĞLILIK YEMİNİ ETTİLER

       Bugüne kadar sadece bir-iki toplu infaz görüntüsü ile dört-beş liderlik mesajı yayımladı. Culani'nin o mesajlarından biri 9 Nisan'da El Kaide'nin internet sitesinde yayımlandı. Sesli mesajında, El Kaide lideri Ayman El Zevahiri'ye bağlılık yemini ediyordu. Culani ayrıca El Nusra'nın Irak El Kaidesi'nden lojistik destek ve eğitim desteği aldığını kabul ediyor. Zevahiri, kendi internet sitesinde aylar önce yayımladığı mesajında, militanlarına Suriye'de bir İslam Devleti kurmaları çağrısında bulunmuştu...
EL NUSRA'NIN HEDEFİ NE?
        El Nusra'nın amacı Beşşar Esad'ı devirmek ve bu yolla kendi ideolojik amaçlarını uygulamak ve yaymak. Ancak El Nusra için Esad ve rejiminin devrilmesi sadece küçük bir hedef. Asıl amaçları Suriye devletini ele geçirmek... Örgüt bunun için bugün Esad karşısında omuz omuza savaştığı diğer muhalif gruplarla da savaşması gerektiğini biliyor. Bundan dolayı, Esed sonrası sahadaki diğer gruplarla yeni bir birliktelik kurup ülkeyi kafasındaki yönetime taşımayı hedefliyor. Bu bağlamda Suriye'ye Batı-yabancı müdahalesine de şiddetle karşı çıkıyor. Zira Batı askerinin Suriye'ye girmesi örgütün Esed sonrası için planladığı düzenin rafa kaldırılması anlamına geliyor.

ABD'NİN EL NUSRA POLİTİKASI

         El Nusra'nın varlığı Suriye krizine müdahil olmak istemeyen Washington yönetimine bahane oluşturuyor. Başkan Obama, muhalefet içinde güçlenen radikal El Nusra'nın Esad sonrasında bir numaralı güç olarak tüm siyasi süreci kontrol altına almasından korkuyor. Bu nedenle Suriye'de ordu, polis, bakanlıklar, bürokrasi gibi kurumların korunmasını, kademeli bir geçiş hükümeti kurulmasını, Esad'in sürecin en sonunda gitmesini istiyor.

ÖRGÜTÜ HANGİ ÜLKE YÖNLENDİRİYOR?
         Nusra, yalnız Irak El Kaidesi'yle değil, Pakistan'daki "çekirdek" El Kaide ile de bağlantılı. Nusra'nın bazı ülkelerle ilişkili olduğuna dair iddialar da var. Körfez bölgesinden bağışçıları ve bağlantıları olduğunu düşündürten işaretler mevcut. Kurucu lideri Muhammed El Culani hakkında pek bilgi yok. 40 yaşlarında olduğu ve Golan civarında doğduğu tahmin ediliyor.

Nusra şu an yalnız Suriye'de değil, Lübnan'daki mülteci kamplarında da örgütleniyor.


DEAŞ İLE ATEŞKES İLANI
         Bir dönem DEAŞ ile karşı karşıya gelseler de iki örgüt arasında Mayıs 2014'te ateşkes ilan edildi. El Nusra şu an DEAŞ'ın destek kolu olarak eylemlerini sürdürüyor. Suriye'de faaliyet gösteren en agresif örgüt olarak nitelendiriliyor.
Suriye'nin kuzeyinde faaliyet gösteren El-Nusra'ya ait militanların, ülkede yaşanan iç savaş döneminde yüzlerce sivili öldürdükleri belirtiliyor.

BM'NİN "KARA LİSTESİNDE"

       İlk dönemlerde 5-6 bin eylemcisiyle 100 binlik muhalif cephedeki varlığı pek önemsenmeyen El Nusra, son dönemde elde ettiği ağır silahlarla düzenlediği kanlı eylemlerin ardından gündeme taşındı. Nisan ayında El Kaide bağını kabul etmesiyle dikkatleri üzerine çekti. ABD'nin 'terör listesi'ne eklediği, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 'kara liste'ye aldığı örgüt, Avustralya ve İngiltere tarafından da terör örgütü olarak kabul ediliyor. 
Kaynakça: sabah gazetesi

Tevhid Selam

Selam Tevhid kumpası ile ne amaçlandı?
      İslamcı grup ve cemaatlerin tamamı tasfiye edilmek istendi. Gülen ve görüşlerine karşı olanlara operasyon başlatılarak biat ettirilmek amaçlandı.
17-25 Aralık ile de çok ortak yönü var bu kumpas ile Erdoğan ve hükümet düşürülmek istendi.
       Anadolu Ajansı başta olmak üzere Gülen ve yapılanmasına destek vermeyen bir çok medya kuruluşuna 2014'ün Ocak ayında operasyonlar başlayacaktı.

Bu kumpas ilk ne zaman başladı?
     2009'dan itibaren başladı ancak davanın savcısı iddianameye 2013 diye yazmış. Dava dosyasında 2009'dan 2010'dan evraklar olmasına rağmen nasıl 2013'te başlar.
-Fetullah Terör Örütü'nden bu kumpasının içinde kimler var?
        Kumpasın en tepesinde Fetullah Gülen var. Yürt Atayün, Ömer Köse ve binbaşı, albay rütbeli bir çok asker de bu kumpası yönetenler arasındaydı.

Hangi sahte delilleri bahane gösterdiler?
        Masa başında dünya kadar krokiler var. İHH Başkanı Bülent Yıldırım güya terör örgütü lideri. MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı olayın merkezine oturtulup. Sahte ve düzmece delillerle saydın isimlere ve devletin kurumlarına gizlice sızıldı.
         Fetullah Gülen'in yanı sıra yurt dışına kaçan isimler de yargılanıyor. Bu isimleri getirmek için uluslararası düzeyde nasıl bir yol izlenecek?
       Fetullah Gülen başta olmak üzere yurt dışında olan Emre Uslu gibi isimler için Kırmız Bülten kararı verilmeli ve o ülkelerle ilişkiler geliştirilip acilen iadeleri sağlanmalı. Henüz tutuklu yargılananların da kesinlikle tahliye edilmemesi lazım çünkü tutuksuz yargılananlar anında yurt dışına kaçıyor. Liderleri açık açık kaçın diye çağrı yapıyor.

       Bu kumpasla amaçlarına ulaşsalardı , Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hükümet yetkilileri başta olmak üzere bürokratlar ve diplomatlar hangi konumda olurdu?
      17-25 Aralık kumpaslarından sonra kendileri açık açık "seçimleri göremeyecekler, Erdoğan kaçacak ülke arayacak" şeklinde açıklamalar yaptılar. Hükümet krizi yaşanabilirdi. CHP bu örgütün avukatlığına soyunmuş durumda, Türkiye'de çok büyük kaos hüküm sürerdi.
SİLİVRİ'YE TAŞINIRSA FARKLI BİR ANLAMI OLUR
     Mağdurlar ve yakınları mahkeme salonuna sığamıyor davanın acilen Silivri'ye taşınması gerekiyor. Mağdurların katılamadığı duruşmalarda yargılanma eksik kalır. Dava Silivri'ye taşınırsa farklı bir anlamı da olmuş olur. Paralel yapı bunca yıl muhaliflerini Silivri'ye nasıl gönderdiyse onlar da orada ve geniş salonlarda mağdurların gözü önünde yargılanmalı.
Kaynakça: sabah Gazetesi (sabah.com.tr)

İBDA-C

      2000’li yıllarda El- Kaide yanlısı çıkardığı dergi ile yeniden gündeme gelen Ak Doğuş hareketinin tabanı 1975 ‘lerde MSP yanlısı gençlik örgütü olan Akıncılar Derneği‘ idi. Bu dernekte kendi çevresini oluşturan Salih Mirzabeyoğlu (Salih İzzet Erdiş), MSP’yi pasiflikle suçladı. Karar ve İbda adı altında dergiler çıkartan bu grup, 12 Eylül sonrası İBDA Cephesi’ni oluşturdu.
     Necip Fazıl Kısakürek’in fikirlerini takip eden Salih Mirzabeyoğlu’nun oluşturduğu grup, militan ve eylemci bir çizgiyi savunuyor. Kendilerini İhtilâlci Müslümanlar olarak tanıtan Salih Mirzabeyoğlu’nun ortaya attığı teze göre, yönetim sistemi bugüne kadar bilinen bütün sistemlerden farklı olacak. Buna göre ülke, Başyüce liderliğinde Yüceler Kurultayı tarafından yönetilecekti.

     İBDA’cılar özellikle üniversite ve yüksek okullardaki İslami kesim ara­sında etkili oldu. 12 Eylül öncesindeki Ak-Güç’ü yüksekokullarda devam ettiren İBDA’cılar, Dersim isyanı ile Güneydoğu’daki olayları devlet te­rörü olarak nitelendiriyorlardı. Bu görüşteki, Sinami Orhan Önderliğindeki bir grup, Yıldız Üniversitesi’nde Müslüman Gençlik ile birlikte “Kürdistanlılar Eziliyor” diyerek gösteriler düzenlemişlerdir. İdare Kurulu, Baş Yüce Genel Başkan, Eğitim Kurulu, Aydınlar Aristokrasisi, Eyalet Kurulu şeklinde örgütlenen İBDA-C‘nin İslami Kısas Kıtaları, İslami Kısas Timi, İslami Gerilla Ordusu gibi eylem birimleri bulunuyor. Örgütün eylem ka­rarlarını Kazım Albayrak ile Ali Osman Zorun verdiği öne sürülüyordu. Zaman zaman yasadışı eylemleri dolayısıyla gözaltına alınan İBDA ’cılar ile diğer gruplar arasında çok sayıda çatışma meydana geldi.
Salih Mirzabeyoğlu (Salih İzzet Erdiş)


     Çeşitli eylemlerden dolayı çok sayıda İBDA-C üyesi yakalandı. Yaka­lanan İBDA-C militanları, tutuklu bulundukları Metris Cezaevi’ndeki as­keri uygulamaları protesto etmekte geri kalmadı. 17 Ocak’ta militanlar aç­lık grevine başlarken, örgüt, KEMALİST KARŞITI ACİL EYLEM PLANI (KKAEP)’nı uygulamaya konduğunu açıkladı.

İBDA-C’liler Bosna’daki Sırp katliamını protesto etmek amacıyla

  • 10 Nisan’da İstanbul ve Ankara’da düzenlenen gösterilerde de taşkınlık yaptılar. Bazı temsilciliklere saldıran İBDA-C’liler polis tarafından video kamera çekimlerinden tespit edilerek yakalandı. Ankara’da bazı militan­ları yakalanan İBDA-C üyeleri, İstanbul’da 28 Mayıs 1994 günü; Fener Rum Patrikhanesi’ne 3 bomba yerleştirdiler. Patlayıcılar polis tarafından etkisiz hale getirildi. Örgütün Ankara İl Sorumlusu Abdurrahman Metin Öngür’ün üzerinde, Amasya’daki Sultan Beyazıt Kütüphanesinden çalı­nan Hz. Osman’ın kendi el yazısıyla yazdığı orjinal Kur ’an ele geçirildi.
  • Nisan 1994’de Ankara’da düzenlenen gösteri sırasında eylemlerde bu­lundukları iddiasıyla yakalanan Öngür ile arkadaşlarının, Kur’anı Kerim’i bir Ermeni’ye satmak üzere anlaştıkları ortaya çıktı.

     Militanlardan daha önce çalıntı antika eşya ve dini kitaplar satın al­dıkları ve bunların bir kısmını yurt dışına sattıkları belirlenen İstanbul sosyetesinin ünlü isimlerinden Ayşegül Nadir ile Oğuz Çavuşoğlu’nun da aralarında bulunduğu 6 kişi gözaltına alındı. İstanbul ’da ise İBDA-C üyesi Ramazan Güngör, Mustafa Meftun Özyurt ile Tamer Özyurt kiliseler ve çeşitli yerleri bombalamak suçlarından yakalandı. 28 Haziran 1994’de Balat’da bir çöp kutusuna yine İBDA-C militanlarınca 2 bomba konuldu. 24 Ağustos 1994 gecesi İBDA-C / IKK sinema bombalama eylemlerinde bulunurken, 6 Eylülde Prof.Dr. Toktamış Ateş’in kitap imzaladığı, Beşiktaş’dakİ bir kitap evine bomba konuldu. Örgütün bombacısı olduğu öne sürülen “Tayfun” kod adlı Alaaddin Baki Aytemiz, 21 bombalama eylemini tek başına gerçekleştirdiğini itiraf etti. 1995 yılında İBDAC, “kendinden oluşum” (Kendiliğinden zuhur) adı altında yeni bir yapılanmaya girdi. Bölge, il veya semtlerde kendiliğinden örgütlenen gruplar, kendi insiyatifleri doğrultusunda eylem yapmaya ve eylemleri örgütün legal yayın organı­na telefon ederek üstlenmeye başladılar. Bu sistem ile örgüt, bir militanının yakalanması halinde, zincirleme olarak polisin diğer militanlara ulaşmasını engellemeyi düşünmüştü.

     Ramazan ayının başlamasıyla birlikte 1995 Şubat’ında İBDA C’nin birahane ve kahvehanelere yönelik saldırıları hızlandı. Gazeteci Fehmi Koru’yu da döven İBDAC’nin İstanbul, Konya, Akşehir ve Ankara eylem hücreleri ele geçti.

     İBDA-C’nin Türkiye Milli Kurtuluş Ordusu Şehit Cahit Ayaz İn­tikam Timleri Cephesi’ni oluşturan 8 kişi 14 Mart 1996’da kaleşnikof, tabanca ve patlayıcılarla yakalandı. Militanların bir çok birahane ile bazı sinagog ve kiliseleri bombaladıkları açıklandı. İzmir ’de bazı okullara molotof atarak kundaklamak isteyen 4 İBDA-C üyesi 29 Mayıs’ta yakalandı.

     Mart 1997 tarihinde İstanbul’ da yapılan operasyonlarda, İBDA-C Tür­kiye Milli Kurtuluş Ordusu Şehit Cahit Ayaz İntikam Timleri Cephe­si mensubu 8 kişi yakalandı. Sanıkların, kilise, sinagog, banka, birahane, tekel bayii gibi bir çok yeri ve Atatürk büstlerini bombaladıkları, bir kişiyi de yaraladıkları açıklandı. Düzenlenen operasyonlarda İBDA-C’nin hemen hemen tüm yönetici ve militan kadrosu yakalanarak Metris Cezaevi’ne ko­nuldu. 25 Ocak 2000’de isyan çıkaran militanlar 26 Ocak 2000’deki duruş­maya çıkmayacaklarını açıkladı. İsyanın bastırılması sırasında bir militan öldü, tutuklular başka cezaevlerine nakledildiler.

     İBDA-C ’nin lideri ve arkadaşlarıyla ilgili 2 Nisan 2001 tarihinde İs­tanbul DGM karar verdi. Salih Mirzabeyoğlu takma adlı Salih İzzet Erdiş, “Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmek” suçundan, TCK’nin 146/1 maddesi uyarınca idam cezasına çarptırıldı. Aynı davada yargılanan Sa­dettin Ustaosmanoğlu ve Mehmet Fazıl Aslantürk’e 18’er yıl ağır hapis cezası verildi. İBDA-C 2000 ’li yıllarda adını üstlenmediği bombalama olaylarıyla duyurdu.

     İstanbul ve Bursa’da çok sayıda iş yeri ile halkın toplu bulunduğu park gibi yerlere kadın çorabı içerisinde bırakılan patlayıcıları örgütün eski bombacılarında doktor Levent Dülger’in hazırladığı belirlendi.

Kaynakça: terororgutleri.com

Yorumlar