FRANSIZ KATLİAM VE MEZALİMLERİ

Suriye’de Fransız Mezalimi
Fransızların Cezayir’de ki insanlık dışı uygulamaları herkes tarafından biliniyor. Yedi yılda (1954-1961) o zamanki Cezayir nüfusunun yaklaşık %15’ini yani 1,5 milyon Cezayirli Müslüman’ı katlettiler. Peki Fransızların Suriye’de yaptığı mezalimi biliyor muyuz? İşte Fransızlar ve işte Suriye’de yaptıklarının bir bölümü…
Suriye’de Fransız Mezalimi ile ilgili görsel sonucu
Fransızların Suriye’ye ilgisi Napolyon döneminde başlamıştı. Sömürge yarışında İngilizlerin gerisinde kaldıklarını fark edince Osmanlı Devletinin hakimiyet alanlarına göz koydular. İlk hedef Kuzey Afrika ve ileri ki hedef Suriye. Suriye’de olası bir Fransız hakimiyetinin alt yapısını oluşturma çalışmalarını XIX.Yüzyılda başladılar. Uyguladıkları başlıca yöntemler:
• Misyonerler aracılığı ile bir Fransız sempatizanlığı oluşturulacak.
• Fransız okulları açılacak ve bu okullarda Arap Milliyetçiliği güçlendirilip, Türk düşmanlığı aşılacak, bölgede oluşturulacak karışıklık ile bir müdahale ortamı oluşturulacak.
• Halk Fransız işgalinin haklılığı fikrine alıştırılacak.
• Hırıstiyan Maruniler aralarında çekişme olan Dürzilere karşı korunacak ve desteklenecek.
• Suriye basını yönlendirilecek.
• Arap bağımsızlık hareketleri desteklenecek ve örgütlenme kolaylığı sağlanacak.
Suriye’de Fransız Mezalimi ile ilgili görsel sonucu

Fransızlar I.Dünya Savaşı sırasında Sykes-Picot Antlaşmasında Suriye hakimiyetinin kendilerine verilmesi konusunda İngiltere ile anlaşmışlardı. Savaşın sonlarına doğru bölge İngilizlerin eline geçti. İngilizlerin yönetiminde Suriye’de ki Arap milliyetçileri Kral Faysal idaresinde bir krallık kurdular. Fakat San Remo konferansında Fransızların daha önceki antlaşmayı hatırlatmaları üzerine Suriye Fransız mandasına bırakıldı. General Gouraud’un yönetiminde Suriye’ye gelen Fransızlar hemen Faysal’ın krallığına son verdiler ve Suriye’yi küçük devletçiklere böldüler. Lübnan’da Büyük Lübnan Devleti, Lazkiye çevresinde Aleviler Devleti, Cebel-i Druz’da Dürziler Devleti, Şam ve Halep Devletleri.
Fransızlar Suriye’nin kozmopolit yapısını değerlendirerek her türlü etnik ve dini ayrılıkları sonuna kadar körükleyip birleşmeye imkan vermeyecek seviyede düşmanlıklar oluşturmaya gayret ettiler. Kendilerine karşı oluşan tepkileri ortadan kaldırmak için şiddetin her türlüsünü uyguladılar. Katliam, idam, hapis, sürgün, işkence yöntemleri ile halkı sindirmeye çalıştılar. Güvenlik güçlerinden Müslümanları uzaklaştırdılar, yerlerine Ermeni ve diğer yerel Hıristiyanları aldılar. En küçük isyan hareketleri çok ağır şekilde cezalandırıldı.

Cebel-i Druz’da 1925 yılında başlayan isyan hareketi kısa sürede tüm Suriye’ye yayıldı. Fransızlar Dürzi köylerini havadan bombaladılar ve bir çok köyü yerle bir ettiler. Daha sonra Fevz-i El Kavukçu adlı bir Türkmen’in önderliğinde Hama’da çıkan isyana çok şiddetli müdahale ettiler. Şehrin zarar görmesini istemeyen Fevz-i El Kavukçu’nun şehri terk etmesine rağmen Fransızlar şehri havadan bombalayıp tam bir katliam gerçekleştirdiler. Bu bombardımanda çoğunluğu masum siviller olan 7344 kişi hayatını kaybetti. Şam’da çıkan isyanı bastırmak için yine havadan bomba yağdırıp 1500 civarında kişinin ölmesine neden oldular. Müslüman halka karşı Ermenileri ve diğer yerel Hıristiyanları kullanıyorlardı.
Kırsal alanda daha acımasız davranmışlardır. Tarım alanlarını tahrip etmişler hatta meyve ağaçlarını yok etmişlerdir. Köy evlerini yakıp yıkmışlar elbiselere kadar bütün maddi varlıklara el koymuşlardır. Her türlü işkence, yargısız infaz ve ırza geçme fiillerini işlediler. Ayaklanmalara öncülük edenler ise en ağır şekilde cezalandırılıyorlardı. Mesela ayaklanmacı liderlerden Ahmet Müreved, bir çatışma esnasında şehit düşmüştü. Hırsını alamayan Fransız komutan tarafından cesedi Şam sokaklarında sürüklenerek şehir meydanına götürülmüş burada tekrar asılan ceset yaylım ateşine tutulmuştur. 1925 yılında başlayan isyan hareketi 1927’de kontrol altına alınabildi. Ancak yine de Suriye’de ki bağımsızlık hareketini tam anlamıyla kontrol altına alamadılar.
Suriye halkı isyan hareketinin bastırılmasından sonra dükkan kapatma, grev ve miting gibi yöntemlere başvurdular. Fransızlar ise özellikle mitinglerde halkın üzerine zırhlı araçlar ile ateş açmaktan geri durmadılar. Ayrıca işkence, sürgün, hapis, idam uygulamalarına en sert biçimde devam ettiler. Üstelik Suriye halkına karşı attıkları merminin parasını da yine onlardan tahsil ettiler.
Fransızlar bütün bunları neden yaptılar? Geri kalmış Suriye halkını çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmak için. Sömürgeciliğin yeni kılıfı manda yönetimleriydi. Manda yönetimi kendini yönetmekten aciz, geri kalmış ülkeleri çağdaş normlara ulaştırmak için hayırsever ABD başkanı Wilson tarafından ortaya konulmuştu. İngiltere ve Fransa’da bu hayırseverlikte birbirleriyle yarışıyorlardı.
Peki Suriye’de ki insanlık dışı uygulamaları kim yapmıştı? O zaman ki mahkemelere göre sorumlu kendi insiyatifleri ile hareket eden yerel yöneticilerdi. Yani suçlu yine Suriyelilerdi.

Kaynak
1)Suriye’de Fransız Emperyalizmi (Ömer Osman Umar, web.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/cilt12/sayi1/297-310.pdf)
2)II.Abdülhamit Döneminde Suriye Ve Lübnan’da Arap Ayrılıkçı Hareketlerinin Başlaması Ve Devletin Tedbirleri (dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/24/96.pdf )
3)Siyasi Tarih (Rıfat Uçarol, Filiz Kitabevi 1985)
4) http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=151669

CEZAYİR SOYKIRIMI


insan hak ve özgürlüklerinden dem vuran Fransa, bugün birçoğu açlıkla mücadele eden Afrika ülkelerinden Fildişi Sahili, Senegal ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nin de aralarında bulunduğu 14 Afrika ülkesini hâlâ sömürmeye devam ediyor. Fransa'nın sömürdüğü Afrika ülkelerinden yıllık 500 milyar dolardan fazla gelir elde ettiği ifade ediliyor.Yerini haritada bulamadığımız birçok ülkede kanlı izler bırakan Fransa tarihinin, önemli bir kısmı soykırım, sömürü ve katliamlardan oluşuyor. Geçmişte Fransa'nın, Orta Afrika, Cezayir, Fas, Tunus, Yeni Kaledonya, Madagaskar, Haiti, Komor, Senegal, Mali, Fil Dişi Sahili, Gabon, Kamerun, Gana, Gine, Benin, Ruanda, Laos gibi ülkelerde halka, Fransa'nın bugün yaşadığı olayların kat kat fazlasını yaşattığı tarihte acı bir şekilde kayıtlı. Yakın tarihte Mali'de sivillerin üzerine bombalar yağdırdı, sadece Cezayir'de 1,5 milyon insanı öldürdü ve askerler binlerce Cezayirli kadına tecavüz etti.Fransızlar geçmişte sömürgelerinde yaptıkları katliamlarla bilinirler. Cezayir'den 1.5 milyon insanı katlettiler. Ruanda'da 90'lı yıllarda Hutu ve Tutsi kabilelerinin birbirlerini katletmelerine yardımcı oldular. İşte, Fransa'nın kanlı tarihi...8 Mayıs 1945 Cezayir de soykırım günü


Yıl 1945.. Günlerden 8 Mayıs.. Fransa için kurtuluş, Cezayir için soykırım günü. Fransız sömürgesi Cezayir, Nazi Almanyası tarafından işgal edilen Fransa'nın kurtuluşu için gençlerini savaşa gönderdi. Karşılığında sadece bağımsızlığını istedi Fransa'dan. Fransa teklifi kabul etti. Almanya'yı, Cezayirli askerlerin desteğiyle yendi. Günlerce süren katliam Fransa'nın zaferi, Cezayir'de bayram coşkusuyla kutlandı. Sokaklara dökülen halk, kendilerine verilen bağımsızlık sözünün tutulacağı düşüncesiyle, kutlama yürüyüşleri düzenledi. Ancak Fransa, verdiği sözü tutmadı. Yürüyüşe katılan halkın üzerine işgalci Fransız askerleri tarafından ateş açıldı. Katliam günlerce sürdü. Masum insanlar, evlerinden alınarak kurşuna dizildi. Köyler ve kasabalar bombalarla yerle bir edildi. Fransız askerleri, tek suçları ülkelerinin bağımsızlığını istemek olan yaklaşık 45 bin Cezayirliyi katletti. Kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden onbinlerce Cezayirli, Fransız askerlerinin kurşunlarıyla can verdi. Öldürmek yetmedi tecavüz ettiler Askerler, yolda karşılarına çıkan Cezayirlileri rastgele öldürdü. Öldürmekle yetinmeyen Fransız askerleri, Cezayirli Müslüman kadınlara tecavüz etti. Cezayir'de bunlar olurken, Fransa'nın savaşı kazanması için ölümü göze alan Cezayirli gençler ülkelerine dönüyordu. Bağımsızlık hayaliyle yola çıkan gençler büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Onları, ölümün ve korkunun kol gezdiği sokaklar karşıladı. Cesetler, ölüm fırınlarında yakıldı.
Katledilen onbinlerce Cezayirlinin bir kısmı şehir dışında açılan dev çukurlara gömüldü. Bir kısmı ise, kamyonlara doldurularak kireç fırınlarında yakılmaya götürüldü. Cezayirlilerin cesetleri, Nazi fırınlarına benzeyen ölüm fırınlarında yakıldı. 1945 yılı, tarihe, Fransa'nın utanç yılı olarak kazındı. Tarih sayfalarına utanç olarak geçen bu katliam, Fransa tarafından görmezden geliniyor. Cezayir hükümeti, Fransa hükümetinden katliam konusunda defalarca özür talebinde bulunmasına rağmen, Fransa bu ayıbı bu güne kadar kabullenmedi. 

Fransa'nın Ruanda katliamı 

Ruanda Araştırma Komisyonu, hazırladığı 500 sayfalık raporunda, “AB Dönem Başkanı” Fransa'nın bu ülkede, 1994'te yapılan soykırıma faal olarak katıldığına yönelik ithamlarına ilk defa resmiyet kazandırdı. BM verilerine göre 1994 yılının haziran-ağustos döneminde Ruanda'da 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu'nun ölümüyle sonuçlanan soykırım hakkında bir araştırma komisyonu oluşturulmuştu. Rapor, Fransa ve Avrupa'da bomba etkisi yarattı. Türkiye'yi her fırsatta sözde Ermeni soykırımı ile suçlayan Fransa'nın Ruanda'da soykırım hazırlıklarından haberdar olduğu, bu hazırlıklara katıldığı, cinayetlerde faal rol oynadığı belirtiliyor. Bölgedeki “insani yardım operasyonlarına” katılan Fransız askeri birimleri, soykırıma doğrudan destek vermekle suçlanıyor.
Ruanda
Ölüm listesi hazırlamış
Raporda Fransa ayrıca, soykırımcılara istihbarat, strateji, askeri eğitim desteği sağlamakla, “öldürülecek kişilerin listesinin belirlenmesine katkıda bulunmakla”, “silah temin etmekle” suçlanıyor. Komisyon, raporunda, Ruanda hükümetine, “Fransa devletine karşı uluslararası kurumlarda suç duyurusunda bulunmasını ve dava açmasını” öneriyor. Fransa, çeşitli yöntemlerle Ruanda hükümetine baskılar yaparak söz konusu soykırım suçlamalarına resmiyet kazandırılmaması için çaba harcıyordu.
Fransa'nın Afrika ülkelerindeki katliamları
Fransa'nın Afrika'da gerçekleştirdiği tek katliam Cezayir katliamı değildir. Fransa hemen hemen girdiği tüm Afrika ülkelerinde benzer katliamlar gerçekleştirmiştir. Üstelik bu katliamlar Ortaçağ'ın karanlık zihniyetiyle değil 20. yüzyılın yani modern çağın modernist felsefesiyle, insan hakları, uluslararası hukuk gibi kavramların bütün dünya kamuoyunun literatürüne girdiği bir dönemde gerçekleştirilmiştir.
Benin
Sömürgecilerin Afrika'ya yayıldıkları dönemlerde bugünkü Benin kıyılarında köle ticaretinin önemli merkezleri kurulmuştu. Fransızlar köle ticaretinde ve daha başka alanlarda kendilerine sağlanan kolaylıklarla yetinmeyerek, bugünkü Benin topraklarında hüküm süren Dahomey krallarıyla 1861 ve 1868 yıllarında iki ayrı anlaşma yaparak Benin kıyılarına iyice yerleştiler.
Bu durum İngilizlerle aralarının açılmasına ve bazı çatışmalara yol açtı. 1882'de Porto Novo ve Kotonu'da himaye yönetimi kuran Fransız sömürgeciler ülkeyi tamamen işgale kalkıştılar. Dahomey kralı ve halkı buna karşı çıkarak silahlı mücadele başlattı. Ancak modern imkânlara sahip olan Fransız sömürgeciler kuzeye doğru ilerleyerek 1904'te Dahomey'i tamamen işgal ettiler. İşgalden sonra bu topraklar Fransa'ya bağlı bir genel vali tarafından yönetilmeye başladı. Bundan sonra zaman zaman Fransız sömürgesine karşı çeşitli ayaklanmalar oldu. Ancak işgalci Fransızlar bu ayaklanmaların hepsini kanla bastırdılar. Dahomey'in bağımsızlığını ilan etmesi ise 1 Ağustos 1960'ta gerçekleşti.
Burkina-Faso
Sömürgecilerin bugünkü Burkina-Faso topraklarına girdiği sırada bölgede Mossiler hüküm sürüyordu. Ancak o dönemde gerçekleşen bölünmelerden sonra ortaya çıkan Mossi krallıkları arasında iç savaşlar oldu. Fransız sömürgeciler 1897'de de güneydeki Gwiriko ve Wahabu devletlerini yıkarak bugünkü Burkina Faso topraklarının tamamını ele geçirdiler. Fransızlar bölgeyi 1904 yılında Yukarı Senegal - Nijer Birliği'ne bağladılar, sonra 1919'da Yukarı Volta adıyla ayrı bir sömürge haline getirdiler. Bu arada Fransız Milletler Birliği'ne bağlandı. 1932'de Sudan, Nijer ve Fildişi Sahili arasında paylaştırılan Yukarı Volta 1947'de yeniden tek bir ülke haline getirildi. Fransa'nın bütün hakimiyeti genellikle güç kullanımıyla devam etmiştir.
Gabon
1839'da, bugünkü Gabon topraklarını Fransızlar, Portekizlilerden satın alarak buraya bir sömürge merkezi kurdular. Bu satın alma işleminden sonra Fransızlar, Atlas Okyanusu kıyısına bir köle ticareti merkezi kurarak insanları zincirlere vurup satma işini sürdürdüler. Gabon'u Fransız Batı Afrikası'nın bir parçası haline getiren Fransızlar 1886'da burayı Fransız Kongo'suna bağladılar. Fransız sömürgesi döneminde Gabon'da geniş çaplı bir Hıristiyanlaştırma çalışması da başlatıldı. Fransız sömürgecilerin İslâmî çalışmaları engellemelerine ve Müslümanları kıskaca almalarına rağmen sömürge döneminde, Gabon'da Müslümanların sayısı daha da artmıştır. Bunda Fransız ordusunda görev yapmaya zorlanan Afrikalı Müslüman askerlerin de etkisi oldu. Bu Müslüman askerler Fransızların baskılarına rağmen ordudaki görevleri sırasında dinlerini yaşamaya devam ettikleri gibi çevrelerindeki insanlara da iyi muamelede bulunarak onların İslâm'a ısınmalarını sağladılar.
Gine
1885 Berlin Konferansı'nda Avrupalı sömürgeciler Batı Afrika topraklarının paylaşılması konusunda aralarında bir anlaşma imzaladılar. Bu anlaşmada Gine, Fransızlara verildi. Fransız sömürgeciler diğer Batı Afrika ülkelerinde yaptıklarını Gine'de de yaptılar. Ülkeden İslâm'ın izlerini silmek için İslâmî eğitimi yasakladılar, İslâmî medreseleri ve eğitim kurumlarını kapattılar, ilim adamlarını ya öldürdüler veya vatanlarını terk etmeye zorladılar. Onların yerine ülkenin her tarafına Hıristiyan misyonerleri yayarak Hıristiyanlaştırma çalışması başlattılar. Ancak halk işgal yönetimini hiçbir zaman benimsemedi ve Hıristiyan misyonerlerin propagandalarına da rağbet etmedi. Bağımsızlık arzusu da Ginelilerin gönüllerinden hiç silinmedi.
Kamerun
1916'da Fransızlar ve İngilizler Kamerun'u işgal etti ve aralarında paylaştılar. Bu paylaşmada ülkenin dörtte üçünden fazlası Fransızların payına düştü. Fransız ve İngilizlerin Kamerun üzerindeki hâkimiyetleri 20 Temmuz 1922'de Milletler Cemiyeti tarafından da onaylandı. Fransız ve İngiliz işgalciler, bu ülkeyi onlardan önce işgal altında tutan Almanların yaptığı gibi Müslümanlara baskı ve misyonerlik faaliyetlerine ağırlık verme işini sürdürdüler. Misyonerler daha çok yerel dinlere mensup animistler arasında etkili oldular. Müslümanların sayısında hiçbir azalma olmadı. Aksine artış oldu. Fransız Kamerunu denilen kısım, 1 Ocak 1960'ta BM gözetiminde gerçekleştirilen bir referandum sonucunda bağımsızlığını elde etti.
Moritanya
Sömürgeci güçler Senegal ve Moritanya konusunda aralarında uzun süren bir kavga sürdürmüşlerdir. Bu kavga 1814 Vaterlo savaşından sonra Napolyon'un diğer sömürgeci güçleri yenilgiye uğratmasının ardından imzalanan anlaşmayla Senegal topraklarının, hâkimiyet sınırlarını genişleten Fransa'ya bırakılmasıyla sona erdi. Fransız sömürgeciler Moritanya'yı ele geçirmek için 19. yüzyılda birçok kez saldırılar düzenledilerse de başarılı olamadılar. Ama bu işi fitne yoluyla başarabildiler. Fransız sömürgeciler bazı fırsatları kullanarak birtakım kabile başkanlarıyla ilişki içine girdiler ve bu ilişkiler sonunda Araplarla Berberiler arasına düşmanlık sokmayı başardılar. Bunun üzerine çıkan Arap - Berberi kavgasından yararlanan Fransız sömürgeciler 1903 yılında Moritanya'nın Trarza bölgesini ele geçirdiler. Fransızlar Moritanya'yı işgal ettikten sonra ülkenin her tarafına yaydıkları misyonerler vasıtasıyla geniş çaplı bir Hıristiyanlaştırma çalışması başlattılar. Ancak dinlerine son derece bağlı olan Moritanya Müslümanları arasında Fransızların saldığı Hıristiyan misyonerler hiçbir başarı elde edemediler.
Nijer
Nijer toprakları 19. yüzyılın sonlarında Fransız sömürgeciler tarafından işgal edildi ve 3 Ağustos 1960 tarihine kadar Fransız işgalinde kaldı. Fransız işgalciler diğer Afrika ülkelerinde başvurdukları baskı ve Hıristiyanlaştırma uygulamalarına aynen Nijer'de de başvurmuşlardır.
Senegal
Bugünkü Senegal topraklarında, sömürgecilerin bölgeye girmelerine kadar Murabıtlar devleti hüküm sürüyordu. Bu devletin hakimiyeti, sömürgecilerin 1885 Berlin anlaşmasıyla Batı Afrika topraklarını aralarında paylaşmalarına kadar sürdü. Fransız sömürgeciler işgal ettikleri diğer Afrika ülkelerinde olduğu gibi Senegal'de de hâkimiyetlerini sağlamlaştırabilmek amacıyla geniş çaplı Hıristiyanlaştırma faaliyetleri başlattılar. Ancak bu konuda hiçbir başarı elde edemediler. Ülkede kurulmuş olan İslâmî eğitim kurumlarının ve Müslüman ilim adamlarının gösterdikleri gayretlerin, Hıristiyanlaştırma çalışmalarının sonuçsuz kalmasında önemli etkinliği olmuştur.
Tunus
Tunus, 12 Mayıs 1881'de Fransız sömürgeciler tarafından işgal edildi. Bundan sonra Fransızlar ülkeye "yüksek komiser" dedikleri genel vali tayin ederek yönetmeye başladılar. Fransızlar işgal ettikleri bütün diğer ülkelerde başvurdukları zulüm uygulamalarına burada da başvurdular. Bu zulme karşı bağımsızlık yanlısı örgütlenmeler ve bazı ayaklanmalar oldu. Ancak bütün bu ayaklanmalar insafsızca ve kanlı bir şekilde bastırıldı.
Çad'da 400 âlimi katletti
katliamm (1)1881'de Tunus'u işgal eden Fransa, bugünkü Mali, Çad, Nijer ve Orta Afrika Cumhuriyeti topraklarını da ele geçirerek bir sömürü düzeni kurdu. Fransızların 1917'de Çad'da dini hayatın yeniden düzenlenmesi için düzenlediği sempozyuma 400 kadar bilim adamı katıldı. Ancak kısa bir süre sonra Fransız güçleri salonu basarak bilim adamlarının hepsini katletti. Mali 1959'da, Çad, Nijer ve Orta Afrika Cumhuriyeti ise 1960'da bağımsızlığını ilan ettiler ancak bugün hâlâ Fransa'ya haraç ödemeye devam ediyorlar.

Orta Afrika'da Fransız zulmü
afrika
Müslüman dünyasının tarihten bu yana her geçen gün kan ağladığı bu dönemlerde yaşanan trajik olaylara bir de Orta Afrika'daki Müslümanların acısı eklendi. 2015 Aralık ayından bu yana Orta Çağı aratmayan vahşet görüntüleriyle gündeme gelen Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Müslümanlara uygulanan kitlesel katliamlar sürüyor. Arakanlı Müslümanlara uygulanan Müslüman avının bir benzerinin yaşandığı bölgeden kaçan Müslümanlar milyonla ifade ediliyor. Afrika'nın en yoksul ülkelerinden biri olan Orta Afrika Cumhuriyeti'nde 2003 yılında gerçekleştirilen son nüfus sayım sonuçlarında elde edilen bilgilere göre, ülke nüfusunun yarısını Hristiyanlar oluşturuyor.
Müslümanların oranı ise yüzde 10 ila 15 arasında. Yerli çetelerin Müslüman azınlığa karşı başlattığı soykırım girişimi Fransa gözetiminde yapılıyor. Ocak ayında BM Güvenlik konseyi Fransız ve Afrikalı askerlerin ülkeye müdahalesine onay vermişti. Fransa'nın, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde görev yapan bin 600 askeri geçen sürede şiddeti engellemek adına bir varlık göstermedi. Orta Afrika'da, Fransa'nın desteklediği, finanse ettiği, silahlandırdığı Anti Balaka örgütü, binlerce masum Müslüman'ı diri diri yaktı, pala ile bedenlerini doğradı, hatta insan eti yiyenlerin yaşadığı yörelere götürüp bu parçalanmış etleri pazarda sattı.
Fransa gözetiminde Müslümanları yaktılar!
Fransa ve Almanya'nın ortak işgal birliği kurmayı planladığı Orta Afrika Cumhuriyetinin başkenti Bangui'de meydana gelen olaylarda, Fransa'nın silahlandırdığı ve cesaret verdiği Hristiyan çetelerin saldırısına uğrayan Müslümanlar sokak ortasında vahşice diri diri yakılarak öldürüldü. Sokaklarda sürüklenerek başkentin en işlek meydanına getirilen Müslümanlar daha sonra üzerlerine benzin dökülerek araba lastikleriyle yakıldı. 1900'lerin başından beri Fransa, Orta Afrika Cumhuriyeti'nin kaynaklarını sömürdü, bu sömürüyü sürdürmek için binlerce insanın bedenlerinin diri diri yakılmasını, palalarla parçalanmasını ve pazarda satılmasını bile göze alıyor. Ve bunun adı asla terör olmuyor. Fransa, ustalıkla işin içinden sıyrılabiliyor…
Batı ile ‘terör' kelimesi yan yana gelmiyor
*Myanmar'da, Arakan'da yine Batılı ülkelerin istihbarat örgütlerinin domine ettiği bazı fanatik gayri Müslim unsurlar, binlerce Müslüman'ı diri diri yaktı, vahşi biçimde katletti. ‘Terör' kelimesi kullanılmadı.
*İsrail, Gazze'de okulları, hastaneleri, ambulansları, halka gıda ve ilaç yardımı taşınan tünelleri, şehrin elektrik ve su santrallerini, sivil yerleşim merkezlerini vurdu. BM denetimindeki okulları ve siviller için kullanılan sığınma mekânlarını bombaladı. Kısaca İsrail, yıllarca Filistin'de insan öldürüyor ama İsrail'le terör kelimesi asla yan yana gelmiyor.
*Bosna'da binlerce kadına tecavüz eden, yüz binlercesini vahşi biçimde katleden Sırp ve Hırvat'ların bu vahşetini Avrupa ve ABD yıllarca seyretti. Ve ne tuhaftır ki ‘yine terör' kelimesi kullanılmadı.
*132 yıl Fransa'nın işgalinde kalan Cezayir'de Fransız askerleri kadınlara tecavüz etti. Bu süre içinde Fransız işgalciler 1,5 (bir buçuk) milyon Cezayirliyi hunharca katletti. Halen Orta Afrika'da Müslüman zulmünü ve katliamını sürdüren Fransa'ya da ‘terörist' denilmiyor.

Kaynakça: Yenisöz

Yorumlar