TARİHİN KARA SAYFALARINDAN BİRİ: NAZİLER

          NAZİ VAHŞETİYLE TARİHİN EN KANLI SAYFALARINDA

                                      YER ALAN BİR ÜLKE
                                                 ALMANYA

Almanya, 1. Paylaşım Savaşı'ndan yenilgiyle çıkan ülkelerden biriydi. Savaş, Alman ekonomisini sarsmış, yenilgi bunalımı getirmişti. Alman tekelleri bunalımlarını atlatma yolları bulsalar da bunlar yalnızca geçici çözümler oldu. Bunalımı atlatamamasının temel nedenlerinden en önemlisi savaşta sömürgelerinin büyük bölümünü kaybetmesiydi. 1920-23 yılları arasında yaşanan ekonomik bunalım bir yandan siyasi krizini derinleştiriyor, bir yandan da halk alabildiğine yoksullaşıyordu. 1923 yılına gelindiğinde enflasyon dizginlenemez hale gelmişti. "Sabah 20 bin mark olan ekmeğin fiyatı akşamüstü 5 milyon marka çıkıyordu. Herşeyin çöktüğü 15 Kasım'da 1 Amerikan doları'nın değeri 4.2 trilyon Alman markı idi." (Ana Britannica, 2. cilt, syf: 28)
Tekeller ekonomik bunalımlarını bir şekilde çözmek zorundaydı. İşte bu günlerde Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (Nazi Partisi)'nin adı sıkça duyulmaya başladı.
                      

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP)'ın Kuruluşu
NSDAP (Nazi Partisi)'ın kökleri, ağırlıklı olarak sanayici, işadamı ve subayların oluşturduğu 1918'de kurulan Thule Cemiyeti'ne uzanır. 1919 yılında ırkçı-faşist cemiyetleri içinden Alman İşçi Partisi (DAP) çıkar. 1920'de yapılan kongrede DAP'ın ismi Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP) olarak değiştirilir. NSDAP'ın programı öz olarak: "Alman ırkının üstünlüğü -Üretken olarak tanımladıkları sanayi sermayesini olumlarken, enternasyonal ve (yahudi) mali sermayeyi ve faizciliği lanetlemeye dayalı anti-komünist, anti-marksist bir sosyalizm" demagojisine dayanır. 1921'de yapılan kongrede Adolf Hitler NSDAP'ın parti başkanlığına tam yetkili FÜHRER (Önder) olarak seçilir. NSDAP'ın vurucu sokak gücü olarak SA (Hücum Birimi) örgütlenir.
Alman sanayi tekelleri Daimler, Borsig, Thysen, Kirdoff vb. tekeller Nazi Partisine maddi yardımda bulundular. 1923 yılında varolan siyasi krizi ve halkın memnuniyetsizliğini fırsat bilen Hitler bir darbe girişiminde bulunsa da başarılı olamadı. Bu darbe Alman tarihinde "Birahane Darbesi" olarak yer alır. İktidarı ele geçirmek için ordu ve polis içindeki örgütlenmesi yeterli gelmemiştir. Hitler tutuklanır. Çıkınca geçmiş deneyimlerinden "dersler" çıkararak örgütlenme faaliyetine devam eder.
1925-26'da SA'ların yanında kendine sadık adamlarından Koruma Bölüğü'nü (SS) kurar. Bu SS'ler faşist parti içinde iktidar savaşında Hitler'in çıkarlarını koruma amaçlıdır. Daha sonra Hitler faşist kitle tabanı oluşturmak için kitle örgütleri vb. kurar. Özellikle gençlik ve küçük burjuvazi arasında hızla kitleselleşir. Bu süreçte NSDAP örgütlenme modeli, çalışma tarzı vb. yönlerden sosyal demokrat ve komünist partileri örnek almıştır.

                            naziler hakkında bilgi ile ilgili görsel sonucu 

Hitler'in Yardımcıları; Ekonomik Kriz Ve Hugenberg
Hitler'in 1923'teki darbe girişiminden kısa bir süre sonra hükümet para reformu yaparak ekonomik ve siyasi bir istikrar sağladı. İşsizlik sigortası gibi reformlarla ve gelişen sanayi ile birikte halkın refah düzeyinde de geçici bir yükselme oldu. Ancak bu uzun sürmedi. 1929'daki dünya bunalımından doğrudan etkilendi. Wall Street'teki borsanın çökmesinin ardından ABD'li tekeller Almanya'ya verdikleri onbeş milyon mark tutarındaki kredi borcunu geri çekmeye başladılar. İflaslar birbirini izledi. Böylece Almanya'daki işsiz sayısı 1930'da 3 milyona, '32'de 6 milyona ulaştı. Fabrikalar yüzde 50 kapasite ile çalışmaya başladı. 1.Paylaşım Savaşından yenik çıkması nedeniyle ödediği savaş tazminatı ve işsizlik sigortası yüzünden artan ekonomik çıkmaz 1930'da koalisyonun dağılmasına neden olmuştu. Yeni bir koalisyon hükümeti kurulamadığı için de parlementer demokrasi son bulmuştu.
Tüm bu yaşananlar halkın memnuniyetsizliğinin gün geçtikçe artması demekti. Üst boyutta olan işsizlik ve sefalet NSDAP'ın gelişimini hızlandırır. Geçim sıkıntısı yaşayan halk kestirme çözüm önerilerine kanabiliyordu. Bu süreçte Hitler, sağ partilerden Alman Ulusal Halk Partisi (DNVP) başkanı ve aynı zamanda basın ve sinema sanayisi kralı Hugenberg tarafından milliyetçi propagandayı yürütmekle görevlendirildi. Hitler hem halkın memnuniyetsizliğini hem de elindeki geniş propaganda araçlarını kendi ırkçı amaçları için kullandı. Herşeyin sorumlusu olarak Yahudileri göstererek kendi ırkçı-kafatasçı düşüncelerini yaymaya başladı. O dönem sanayide ağırlığı olan Yahudileri herşeyden sorumlu tutarak bir çok taraftar buldu. Hitlere göre "ırkçılık, dünyayı yöneten ebedi iradeye uyarak, en iyinin ve en kuvvetlinin zaferini kolaylaştırmak, kötü ve zayıf olanların boyun eğmesini sağlamak görevi ile yukümlüdür" (Kavgam, Hitler syf: 386)
"İyi" ve "en kuvvetli" olan Alman ırkı, kötü, ve "zayıf" olan diğer dünya halklarıydı. Ve onları yeryüzünden silmek kutsal bir görevdi. Hitler kitlelerin önüne çıktığında anti-kapitalist bir söylem kullanıyordu. Ama kapalı kapılar ardında tekelci patronları "özel mülkiyeti bolşevizme karşı korumanın öncelikli görevleri" olduğuna çoktan ikna etmişti. Bu propaganda ile birlikte üye sayısı 1929'da 170 bin olan Nazi Partisi'nin 1932'deki üye sayısı 1 milyon 378 bine yükseldi. Aynı günlerde NSDAP'ın SA örgütlenmesi, halka yönelik terör eylemleri ile yalnızca 1931'de 300 insanı katleder. 1932'de bunalım derinleşmeye devam ederken eyalet seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Yeniden adaylığını koyması için zorla ikna edilen eski Cumhurbaşkanı Hindenburg seçimi kazanırken rakibi Hitler oyların yüzde 37'sini aldı. Mayıs 1932'de Hindenburg başbakanlığına Franz Von Papen'i getirdi. Ancak yapılan seçimlerde Papen başarılı olamayınca yerine bir başkası atandı. Nazi Partisi ise ilk seçimlerde yüzde 37, ikinci seçimlerde yüzde 33 oy aldı.
Alman tekelci burjuvazisi siyasi istikrarı sağlamak için bir arayış içine girer. İşsizlik ve derinleşen ekonomik krizin mevcut olduğu bu koşullarda otoriter bir hükümet gereklidir. Alman burjuvazisi böyle bir iktidar için NSDAP'tan başkasını düşünmez. 1932 Kasım ayında Kirdorf, Krupp ve Thyssen gibi tekel patronları cumhurbaşkanı ile görüşüp Hitler'in başbakan olması için baskı yaparlar. Bir takım ayak oyunları ile Hitler 30 Ocak 1933'te başbakanlığa getirilir. 5 Mart 1933'te seçimler olacaktır. Hitler seçimlere kadar olan kısa süre içinde özellikle sosyal demokrat ve komünistler başta olmak üzere tüm muhalif güçler üzerinde azgın bir terör dalgası estirir.
27 Şubat'ta Parlamento Binası'nın (Reichstag) Naziler tarafından kundaklanıp komünistlerin üzerine atılmasının ardından "komünist avı" başlar. Ve yüzbinlerce insan tutuklanır. Yine aynı bahane ile "Temel Hakların Askıya Alınması"na ilişkin bir yasa çıkarılarak dernekler kapatılır, basın ve haberleşmeye sansür konulur, birçok hak ve özgürlük askıya alınır. Alman Komünist Partisi, faşizmin bu terörü ve şiddeti karşısında direnişi örgütlemek için Sosyal Demokrat Partisi'ne "Ortak Anti-faşist eylem çağrısı" yapar ancak sosyal demokratlar Nazi Partisi'ni hala parlamento içinde mücadele verebilecek bir güç olarak gördükleri için bu çağrıya olumsuz cevap verirler.
5 Mart'ta yapılan seçimlerde Nazi Partisi oyların yüzde44'ünü kazanır. Ama bu oran tek başına iktidar olması için yetersizdir. Milliyetçi Parti (DNUP) ile koalisyon yaparak iktidara yerleşir. 23 Mart 1933'de "Halkın Devletin Korunmasına ilişkin Devlet Başkanlığı" kararnamesi yasallaştırılarak Hitler iktidarını sağlamlaştırır. Mevcut anayasa fiilen tasfiye edilmiş, parlamento devre dışı bırakılmıştır. Artık Nazi Partisi istediği yasayı çıkarabilir, istediği devletle anlaşma yapabilir. Hitler federal eyaletleri kaldırmakla işe başlar. Demokratları, sosyalistleri ve Yahudileri devlet dairelerinden, üniversitelerden çıkarır. Prusya siyasal partisini gizli bir polis örgütüne dönüştürüp Gestapo'yu kurar. 2 Mayıs'ta ise SA'lar sendikaları basarak sendika kasalarına ve mallarına el koyar. Alman Sendikaları Birliği yöneticilerinin bir çoğu toplama kamplarına gönderilir. Bunun yerine Hitler'in belirlediği ilkelere uygun "Alman Emek Cephesi" kurulur. Bu cepheye tüm işçilerin katılımı zorunlu tutulur. Alman Gaziler ve Cumhuriyetçiler Birliği, Alman Sosyal Demokrat Partisi gibi muhalif kurumlar kapatılır, mallarına elkonulur. Alman Komünist Partisi ilk kapatılan partidir. Ardından Temmuz 33'te çıkarılan "Partilerin Yeniden Kuruluşu Yasası" ile Nazi Partisi kendini tek işçi partisi ilan eder. Diğer burjuva partiler ise kendi kendilerini feshetmek zorunda bırakılır. Yine aynı dönemde Nazi Halk Mahkemeleri kurulur. Nazi Partisi'ne muhalif olan birçok insan bu mahkemelerde yargılanarak idam edilir, toplama kamplarına gönderilir.

Hitler faşizmi iktidara yerleştikten sonra emekçilerin kazançlarına el koymaya başlar. Faşistlerin hem ekonomik, hem politik terörü emekçilerde olduğu gibi orta tabakada da huzursuzluğa, hoşnutsuzluklara yol açar. Diğer yandan Hitler'in iktidar olması tekelci burjuvazi arasındaki çelişkilerin çözümünü de sağlamamış tersine çelişkiler derinleşerek farklı biçimlerde ortaya çıkmaya devam etmiştir.
Hitler faşizminin gerçek yüzünü o günlerde gerçek anlamda teşhir eden Bulgaristan Komünist Partisi önderi Georgi Dimitrov'dur. Alman Parlamento Binasının kundaklanmasının ardından estirilen tutuklama terörü sırasında Almanya'da bulunan ve aynı zamanda Komintern üyesi olan Dimitrov da tutuklanır. Dimitrov'un yaptığı savunma Alman faşizmini tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer. Bu nedenle Reichstag duruşmaları Dimitrov'un savunması ile anılır. Dimitrov savunmasıyla duruşmaları büyük bir Anti-komünist gösteriye dönüştürmeye çalışan Nazilerin oyunlarını bozar. Onun cesur ve güçlü savunması faşizmi mahkemede yenilgiye uğratır. Dimitrov'un savunması yalnızca davayla sınırlı değildir. O faşizmi çözümler ve sınıfsal özünü ortaya koyar. Alman faşizminin, Alman tekelci sermayesinin diktatörlüğü olduğunu, gerçek efendilerin silah kralları, ağır sanayinin egemenleri (Thyssen'ler, Krupp'lar vb.) olduğunu anlatır. Bu tarihi savunma karşısında köşeye sıkışan ve iyice teşhir olan faşist hükümet Dimitrov'u beraat ettirmek zorunda kalır.
Dimitrov'un Alman faşizmine ilişkin değerlendirmelerinden bir bölümü şöyledir: "Alman tipi faşizm, faşizmin en gerici bir türüdür. O sosyalizmle uzak yakın hiçbir ilgisi bulunmadığı halde kendine küstahca "Nasyonal sosyalizm" adını vermiştir. Alman faşizmi; yalnızca burjuva milliyetçiliği (nasyonalizm) dir. Canavarca şovenizmdir, politik haydutluğun hükümet biçimidir. İşçi sınıfına, köylülerin devrimci kesimine küçük burjuvaziye ve aydınlara karşı provakasyonlar ve işkence düzenidir. Ortaçağ barbarlığı ve canavarlığıdır. Diğer halklara ve ülkelere karşı çılgınca saldırganlıktır. Alman faşizmi dünya gericiliğinin vurucu gücü, emperyalist savaşın baş kundakçısı..."
Evet, Alman faşizmi tüm hızıyla terörünü sürdürmeye devam eder. Hitler, 2 Ağustos 1934'te Cumhurbaşkanı Hindenburg ölünce cumhurbaşkanlığının bütün yetkilerini devralır. Şubat 1938'de ise Alman ordusunun komutasını üstlenerek herşeyin hakimi tek adam haline gelir.
1935'te çıkarılan Nürnberg Yasaları'yla Yahudiler ikinci sınıf vatandaş ilan edilir. SA'ların, Yahudiler üzerindeki şiddet eylemleri artarak devam eder. Yahudilerin işten atılmaları, dükkanlarının yağmalanması ve mallarının boykot edilmesi, 33-38 arası 250 bin Yahudi'nin göç etmesine neden olur.
Hitler'in dış politikadaki asıl hedefi ise SSCB'dir. "Hitler'e göre Alman ırkı Slav halklarından üstün, Bolşevikler de dünya çapındaki Yahudi komplosunun öncüsüydü. Almanya bu toprakları ele geçirerek Avrupa'da ekonomik ve askeri egemenlik kuracak, hatta sonunda dünyaya egemen olabilcekti." (Ana Britannica 2.cilt syf:30) Bu bir savaş hazırlığının başlangıcıydı. Görünürde üstün Alman ırkının dünyaya egemen olma isteği söz sonusu iken asıl gerçek neden ekonomik darboğazdan kurtulmanın başka yolunun kalmaması ve devrimlerin burjuvazinin iktidarını tehdit etmesiydi. Bu nedenle de esas hedef halkın iktidar olduğu sosyalist ülkelerdi.

2. Paylaşım Savaşı Ve Alman Faşizminin Katliamları

Alman faşist orduları 1938 Mart ayında Avusturya'yı ilhak eder ve bunu Alman halkının kendi kaderini belirleme hakkına dayandırır. Ardından Alman azınlığa kötü davranıldığını bahane ederek Çekoslovakya ile diplomatik bunalım yaratır. İngiltere'nin girişimi ile savaş önlenir. Ancak Hitler İngiltere ve Fransa'nın müdahale etmeyeceğini bildiğinden Çekoslavakya'yı ilhak eder. Hemen ardından 1 Eylül'de Polonya işgalini başlatır. İki gün sonra da İngiltere ve Fransa, Almanya'ya savaş ilan eder. Ancak açıktan silahlı çatışmalar yaşanmaz. İngitere ve Fransa'nın beklentisi Hitler faşizminin Sovyetler Birliği'ne saldırması ve sosyalizmi geriletmesidir. Bundan sonra kendileri de devreye gireceklerdir. Böylece hem Hitler faşizmini ortadan kaldıracaklar, hem de kendileri için büyük tehlike gördükleri sosyalizm yok olmuş olacaktır. Tüm bu hesaplar içinde 2. Dünya Savaşı denilen ve aslında emperyalist ülkelerin dünyayı yeniden paylaştığı savaş başlamış oldu.
1941 Haziran'ına gelindiğinde Hitler faşizmi Batı Avrupa'da egemen hale geldi. Sıra Sovyetler Birliği ve ardından Ortadoğu ülkelerindedir. Savaş beraberinde Avrupa ve Asya halklarına yönelik en vahşi işkence ve katliamları da getirir. Ama dünya halkları Alman faşist ordusuna karşı dişe diş bir mücadele vermeye başlar. Silahlı eylemler yerini silahlı ayaklanmalara ve partizan savaşlarına bırakır. Alman faşizmi bu yıllarda halklara yaptığı işkencelerle ve katliamlarla tarihin en kanlı sayfalarını yazar. Hitler bütün dünya halklarının lanetini toplar.
Alman faşizminin bu savaş sırasında yaptıklarını şöyle toparlayabiliriz; Tüm Avrupa'yı; Yunanistan'dan Fransa'ya, Bulgaristan'dan Polonya'ya kadar işgal eder ve bu işgal sırasında da halklara karşı en vahşice katliam ve işkencelerle birlikte soykırım da uygular. Bu katliamlar halkların bilincinde öyle yer etmiştir ki Hitler adı bugün bile aynı nefretle anılmaya devam ediyor. İlk akla gelenlerden biri Nazilerin toplama kampları. Buralarda herşey bir işkence aracı haline getiriliyor, insanların ne zaman nasıl can vereceği bilinmiyordu. Askerler tutsakların vücutlarından kan çekiyor, sonra asıyor ya da kurşuna diziyorlardı. Soğuk-yemek-su-banyo-tuvalet herşey işkence aracıdır. Hergün kurşuna dizilen yüzlerce insan, gaz odalarında boğularak ve yakılarak öldürülen milyonlar Nazilerin eseriydi. Maydanek, Autswitzch, Birkenau, Treblinka, Bunzig ve adını bilmediğimiz pek çok kampta bulunan toplu mezarlar Nazilerin eseridir. Kamplardaki tutsakları dondurucu soğukta aç ve çırılçıplak çalıştırmak Nazilerin eseridir. "Bu soğuğa dayanmak korkunçtu. Zayıf olan herkes, yolda ya da fabrikada, makine başında ölüyordu. Cesetleri çukurlara yığıyorlardı. Ve en ufak hatasından ötürü insanları yine aynı çukurlara atıyor, yiyecek vermiyor, yere birşey sermeye dahi izin vermiyor, bütün bir gece boyunca çıplak toprak üzerinde oturtuyorlardı. Yalnızca sabahleyin sayıma çağırıyor, sayımdan sonra yiyecek vermeksizin, yine çukura gönderiyorlardı." (Madalyonlar-Zofra Nalkovuska- syf:33) İnsanların yağlarından sabun yapıldığını duyanlar inanmak istemiyordu ama gerçekti. "Gdonsk'ın dışında, Vişeşiç'de Anatomi Enstitüsü'nün yanındaki tuğladan yapılma o kızıl ve ufak bina, katledilmiş insanlardan çıkan yağları sabuna dönüştürmek, derilerini ise döverek parşömene çevirmek için yeterli oluyordu." (age, syf:75)
Hitler faşizmi bu kanlı tarihi yazarken 60 milyon insanı katletmiş, 35 milyon insanı sakat bırakmıştır. Sovyetler Birliği'nde 1718 şehri yıkmış, 20 milyon insanı katletmiştir. Gaz odalarında 6 milyondan fazla Yahudiyi ve sosyalisti vahşice katleden onlardır.

NAZİ ALMANYASI SAVAŞ SONRASINDA DA DÜNYA HALKLARINA KARŞI SUÇ İŞLEMEYE DEVAM EDİYOR


Kontrgerilla ve Naziler
Almanya faşizmi savaştan yenilgiyle çıktıktan sonra birçok Nazi savaş suçlusu savaştan sonra kendini dünya egemeni ilan eden ABD emperyalizminin himayesi altına girdi. Bu dönemden sonra da halkların kurtuluş mücadelesini boğmak için faaliyet yürütmeye devam ettiler.

Görünüşte savaşın bitmesiyle Hitler faşizmi de yokolmuştu. Oysa NATO bünyesinde kurulan, birçok Avrupa ülkesinde ve yeni-sömürge ülkelerde faaliyet yürüten "Gladio" yani kontrgerilla örgütlenmelerinin fikir babalığını yapanlar bu Nazi artıklarıydı. "General Gehlen, Hitler'in politik beyinlerinden biriydi. İkinci Dünya Savaşı'nda Sovyetler Birliği'ndeki Nazi istihbaratının şefiydi. 1945 yılında elindeki arşivle birlikte ABD'ye teslim oldu.(...) CIA Şefi Allen Dulles'la görüştürüldü. Ona (...) Stalin'in hiç de yabana atılacak biri olmadığını, ABD ve Batı Avrupa'nın doğudan gelecek tehlikenin farkında olmadığını anlattı. (...) Nazi generali, bu kez Amerika adına "hür dünya" için eski Nazilerden kurulu bir casusluk örgütü meydana getirip "servis" faaliyetlerine devam edecekti. General Gehlen Amerikalılarla anlaştıktan sonra 9 Temmuz 1946'da tekrar Almanya'ya döndü. Hitler'in istihbarat örgütü Gestapo ile askeri polis örgütü SS'nin üst düzey yetlililerini topladı. (...) General Gehlen, eski Nazilere yeni sahte kimliklerini verdi. Tahminlere göre Gehlen, iki yıl içinde, 10 bin kadar savaş suçlusu Nazi'yi toplamayı başarmıştı. Önce Federal Alman gizli servisi BND'yi kurdu ve başkanı oldu. Eski Naziler bunun ardından NATO'nun kurulmasıyla birlikte, Avrupa ülkelerindeki yeraltı örgütlenmelerine hız verdiler. Yani, Gladio'nun temellerini attılar." (Bay Pipo S.Yalçın Doğan Yurdakul syf: 74-75)

                          

 General Gehlen gibi eli kanlı katillerin kurdukları kontrgerilla örgütleri aracılığı ile katliamlar, darbeler düzenlendi. Sosyalist ülkelerde komplolar örgütlendi. Birçok ülkede devrimcilere, ulusal kurtuluş savaşçılarına ve aydınlara karşı düzenlenen sayısız katliamın altında Nazi generalleri ve onların yetiştirdiği katillerin imzası vardır. Ülkemizde de bir dönem MİT Müsteşarlığı yapan Fuat Doğu (1960'dan sonra) Nazi generali Reinhard Gehlen'in öğrencilerinden biriydi. Hiram Abas, Mehmet Eymür gibi ünlü(!) MİT'çiler ise Fuat Doğu tarafından Gehlen'in öğretileriyle yetiştirilen adamlardı.
"Demokrasi" havarisi ABD tarafından himaye edilen ve yeniden organize edilerek halkların üzerine salının Nazi subayları CIA'nın da "en iyi" adamları içinde yerlerini aldılar. ABD ve Alman emperyalizmi halklara karşı açtıkları savaşta en ileri işbirliğini bu tür katliam örgütleri kurmada gösterdiler. "1952 yılında 1200 ABD ajanı örgütlü operasyon yürütmek amacıyla ve sekiz istihbarat servisinin yardımcı hizmetlerinden yararlanarak bir araya gelmiştir. Almanya o tarihten itibaren CIA operasyonlarının Avrupa'daki merkez üssü konumuna getirilmiştir." (Kontrgerilla Kıskacında Türkiye-Suat Parlar syf:52)

    nazi vahşeti ile ilgili görsel sonucu


HİTLER'İN ÇÖKÜŞÜ

Adolf Hitler; İkinci Paylaşım Savaşı'nın baş aktörü, Almanya ve Dünya tarihinde büyük rol oynayan, soykırımlar yapan, milyarlarca insanın nefretini kazanan ama bütün bunlara karşın hala küçük bir kesim tarafından "büyük adam" olduğu söylenen kişi.

Büyük bir çoğunluk tarafından kabul gören olgu, Hitler'in "psikopat" oluşuydu."Ancak bir psikopat milyonlarca kişinin ölüm emrini gözünü kırpmadan verebilirdi."

-Ama psikopat olduğu iddia edilen bu kişi, %94 oy alarak iş başına gelmemiş miydi?

-Konuşmaları yüzbinlerce kişi tarafından alkışlanıp, işler iyi gittiği sürece kahraman ilan edilmemiş miydi?

Hitler'in sert, acımasız düşünceleri 1924'ten beri biliniyordu."Kavgam" adlı kitabında, görüşlerini açık seçik söylemişti.Yaptığı yüzlerce konuşmada, çok sert önlemlerden ve kanın saflığından bahsetmişti.Ve kanın saf kalabilmesi için, diğer unsurların yokedilmesi gerektiğini söylemişti.

Alman halkı Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi'nin hedefini ve stratejisini biliyordu.

Öncelikle bu parti bir savaşın gerekli olduğunu savunuyordu.Çünkü Almanya 1. Dünya Savaşı'nı büyük bir kayba uğrayarak kapatmış, Fransa ve İngiltere sömürgeleri paylaşmış,Sovyetler Birliği Asya'ya hakim olmuş durumdaydı.

Gelişmiş Alman ekonomisinin ayakta durabilmesi için yeni pazarlar gerekliydi.Sömürgelere, daha geniş topraklara, ucuz fiyata çalıştırılacak işçilere ihtiyaç vardı.

Tek çözüm yolu diğer süpergüçlerle mücadele ederek, sömürgeler kazanmaktı.Fakat tek başına bütün dünyaya meydan okumak zordu.

Hitler'e göre çözüm yolu, İngiltere'yle işbirliği yapmaktı.Bu iki güç birleşerek Rusya'yı ve Fransa'yı safdışı edecek, dünyanın yeni efendileri olacaklardı.

İngiltere en güçlü deniz kuvvetlerine,Almanya ise en güçlü kara kuvvetlerine sahipti.

Hitler'in hesabı tutmadı.Liberal İngiliz hükümeti savaş istemiyordu.Zaten çok iyi durumdaydı.

Almanya yalnız başına savaşa girmeyi göze aldı.İtalya ve İspanya müttefik gibi gözükse de, bu iki ülkenin zararı, faydasından çoktu.

Nazi Partisi içerisinde önemli bir kesim, savaşa girmek için bir süre daha beklemek gerektiğini savundu.1938 yerine 1948'in daha uygun bir tarih olacağını düşünüyorlardı.Ancak Hitler bir an önce savaşı başlatmak istiyordu.Çünkü kazanacağından emindi.

Aşırı güven duygusu sayesinde diktatörlüğe kadar yükselen Hitler, yine bu özelliği yüzünden çok önemli bir savaşı kaybetmiştir.Ülkeyi aynı anda birkaç cephede savaşa sürüklemiş, büyük bir askeri güç olan Sovyetler Birliği'nin üzerine yürüyerek barış antlaşmasını bozmuş ve Stalingrad'da bataklığa saplanmıştır.

İngiltere'yi tamamen safdışı etmeden, Sovyetler Birliği'ne saldırmak büyük bir taktik hatasıdır.

Bir diğer etken de Sovyet ordusunun, diğer ordulara göre daha inançlı oluşudur.Çünkü onlara bir felsefe işlenmiştir.Bir ideolojiden destek almışlardır.

Faşizmle korkusuz,ölmeye hazır, savaşçı bir ordu oluşturulmuştu.Bu doktrine inanan Alman gençliği savaşta ilk başta çok başarılı oldu ve neredeyse bütün Avrupa kıtasına hakim oldu.

Ama unuttukları bir nokta vardı.Sovyet ordusu da bir ideolojiden destek almaktaydı ve onlar da tıpkı faşistler gibi ölümüne savaşacaklardı.Fransızlar gibi korkak değillerdi.

Sonuçta yükselmek umuduyla yola çıkan Almanya, bu savaşın sonucunda çok büyük bir kayba uğradı ve ikiye bölündü.

Kısa vadede çok başarılı sonuçlar alan Hitler, orta vadede üç kurnaz siyasetçi tarafından alt edilmişti.

nazi vahşeti ile ilgili görsel sonucu

Yorumlar